Sirke 3 - BOZUK PUSULA
Kahkahalar arasında “Mevlüt” dedim. “Buradaki insanlar neden garip garip bakıyorlar, açıkta bir şey mi gördüler acaba?” Mevlüt “Bilmiyorum çarkçıbaşım. Her halde öyledir,” diye cevap verdi. Sonra gülmesine daha da ağır tempo ile devam etti. “Yaaa! Mevlüt, biz neden gülüyoruz?” “Bilmiyorum ki çarkçıbaşım, gülüyoruz işte.” Kahkaha krizi birkaç dakika devam etti. Sonra yerini derin bir hüzne bıraktı. “Murat,” dedim kendi kendime “Hayatında birkaç gün bir şeyler yolunda gitti diye mutlu olduğunu mu sandın!” Sonra da ayıpladım kendimi “Bu gülme de neyin nesi böyle, bunca insanın ortasında, sana hiç yakışıyor mu!...” Sonra içimi nedense birdenbire sıla hasreti kapladı. Etrafıma bakındım. Ne işim var benim burada diye düşündüm. Şu anda benim olmam gereken yer evim. Annemin, babamın, Oğuzhan’ın yanında olmalıyım. Halen gülmekte olan Mevlüt’e dönüp “Mevlüt” dedim. “Ben eve gidiyorum. Felaket uykum var. Başım da ağrıyor.” Sonra kafeteryadan çıktım. Eve varıp da bir uzansam, şöyle derin bir uyku çeksem sanki bütün problemlerim bitecekmiş gibi geldi bana... Geçen taksilere el kaldırdım ama duran olmadı... Taksim’e bir varabilsem! Oradan Erzurum arabaları geçer. Onlardan birine atladım mı on beş dakika sonra İzmir’deyim diye düşündüm... Sonunda bir taksi durdu. Ön koltuğa yerleştim sonra da “Taksim’e gidiyoruz arkadaş,” dedim. Şoför garip garip baktı sonra bir şeyler söyledi ama adamın ne dediğini anlamadım. “Türkçe konuşsana be adam,” diye söylendim kendi kendime... Sonra hareket ettik... Yok hareket etmedik, adam anlamsız anlamsız yüzüme bakıyor, olduğumuz yerde duruyoruz... Sinirlendim sonra indim arabadan, gerisin geriye kafeteryaya geri döndüm... Bu akşam Mevlüt bir tuhaf, kendi kendine gülüyor. “Mevlüt” dedim. İzmir’e gideceğim ama taksi şoförüne derdimi anlatamadım. Sen de benimle gelir misin? “Yok,” diye cevap verdi “Ben Konya’ya gidiyorum nişanlım bekliyor. Yarın düğünümüz var gitmezsem ayıp olur.” “İyi ya! dedim. Taksim’e kadar birlikte gideriz, oradan Erzurum arabaları geçer. Sen Konya’da inersin ben İzmir’e devam ederim.“ Birlikte kafeteryadan çıktık, yol boyunca biraz yürüdük. Yürürken karşımıza iki kız çıktı, içlerinden biri bana gülümseyince “Yok be güzelim!” dedim “Biz eve gidiyoruz. Mevlüt’ün yarın düğünü var, benim de annem babam bekliyor.” Bu arada birkaç arabaya el ettik, sonunda biri durdu. Ben şoförün yanına bindim, Mevlüt arkaya geçti... Şoföre “Taksim’e gidiyoruz arkadaş!” dedim. Ama bu şoför de Türkçe bilmiyor. Bu da Suriye’den gelen göçmenlerden olmalı, diye düşündüm. Türkiye’nin her tarafını kapladılar... Sonra hareket ettik, bir süre gittik sonra durduk. Taksiden inince şoföre “Kardeşim sen bizi nereye getirdin?” diye çıkıştım, “Burası Taksim değil!” sonra Mevlüt’e döndüm, “Mevlüt” dedim, “Neredeyiz biz, burası Taksim değil…” Sonra yürümeye başladık. Biraz yürüdükten sonra karşımıza birkaç serseri çıktı. Bize bir şeyler söylediler ama ne dediklerini anlamadık. Serseriler bize bakıp bakıp güldüler. Mevlüt “Çarkçıbaşım” dedi, “Bu serseriler bizimle dalga geçiyorlar galiba.” “Bırak dalgalarını geçsinler Mevlüt,” dedim. “Hayat onlara güzel.” Mevlüt “Çarkçıbaşım” dedi. “Ben bu üçünü tek başıma döverim.” “Döversin Mevlüt” dedim. “Ama bırak gitsinler!.. Yazıktır!” Sonra biraz daha yürüdük. Ardından da kiliseye benzer bir binanın bahçesine girdik... Bilmiyorum kaç saat sonra vücudum kaskatı olmuş şekilde uyandım. Yanımda Mevlüt’ü görünce dürtükledim. “Mevlüt,” dedim, uyan…” Burada sızıp kalmışız.” Mevlüt uzandığı yerden doğrulurken “Geldik mi?” diye sordu. “Yok” diye cevap verdim. “Yazılara baksana hala Colombia’dayız.” Yarım saat sonra liman içinde geminin bulunduğu rıhtıma doğru yürürken gülüşüyorduk. “Mevlüt var ya! Senin bu bitkisel ilaç merakın yüzünden az kalsın gümbürtüye gidiyorduk. Allah’tan başımıza bir şey gelmedi,” diye çıkıştım. “Nasıl bir otmuş bu? Feleğimizi şaşırttı bizim...” Mevlüt, “Çarkçıbaşım,” diye cevap verdi. Sonra da devam etti “Peru’da yetişen kedi pençesi diye bir bitki var...” Mevlüt tam bir bitkisel ilaç müptelası. Gittiğimiz her limanda, uğradığımız her alışveriş merkezinde satın alacak bir şeyler mutlaka buluyor. Enerji içecekleri, zayıflama ilaçları, sigarayı bıraktırmak için bir takım otlar, karaciğer için, akciğer için, böbrekler için bir takım solüsyonlar. Kısacası Mevlüt, Lokman Hekim gibi her derde deva. Bazen bu otlara, ilaçlara verdiğin paraya acıyorum diye takılıyorum ama benim de test ettiğim bazı bitkisellerin faydalı olduğu bir gerçek...