Açıkdeniz Dergisi Sayı:14 / Nisan 2023
Bağırmayan dergi Haykırmanın, bağırmanın, yüksek sesle çağırmanın, başka sesleri bastırmanın meziyet sayıldığı bir iklimde yaşıyoruz. Acı ama, gerçek bu maalesef. Geçelim gündelik hayattan siyaset alanına biri eksilmeden diğeri başlayan bağırma manzaralarını, sanatın ve estetiğin bir ifadesi olarak edebiyat alanına baktığımızda dahi dilimizde ‘haykırma’ kelimesinin olumlu anlamda kullanıldığı kaç şiir yazılmıştır kimbilir... Haykırma da, bağırma da önemsenir, çünkü sesin ne kadar yüksek perdeden çıkarsa sözün o kadar geniş mecraya yayılıp o kadar iyi duyulacağı düşünülür. Ama gerçek hiç de öyle değildir. Sakin ve vakur bir ses tonuyla söylenmiş sözdeki nüfuz ediciliğe, hiçbir haykırma ulaşamaz. Bilakis yüksek sesle kendisine muhatap olunduğunda, insanlar bunu kişiliğine bir müdahale olarak algılar ve söz doğru bile olsa bir direnç oluşur. Halbuki, haklı sözlerin bağırarak söylenmeye ihtiyacı yoktur. Hakikatin kendisi nüfuz edicidir. Dahası, bağırmanın ve haykırmanın olduğu yerde ses adrese ulaşsa da, söz içeri alınmaz, bilakis kapıda kalır. Eylül sayımızda dile getirdiğimiz gibi, sadece iletim varsa iletişim gerçekleşmez çünkü. Oysa aslolan müzakeredir. Açıkdeniz, ‘bağırmayan bir dergi’ olmaya azmetmiş bir surette başladı yolculuğuna. Sansasyon, polemik, bol ünlemli cümleler her daim en sakındığımız şeyler arasında olacaktı. Çok şükür, 14. sayımıza kadar bu şekilde geldik. Çok güzel konular ele alındı dergimiz sayfalarında; bağırmadan müzakereye çağırmak hep hassasiyetimiz oldu. Meselemiz çok, konuşamamak da bu meselelerden biri. Ama konuşma eylemi sadece bir anlatanla başlayıp bitmiyor. Anlatmadan anlaşmaya bir yol bulabilmek, muhatapta anlamayı mümkün kılacak bir müzakere dilini gerektiriyor. Bağırmayan dergi Açıkdeniz, işte buna talip. Yolu da, talihi de açık olsun...