FELSEFEYE GİRİŞ
Felsefe, varlığın hakikatini sorgulama ve hayatı anlamlandırma noktasında insanlara rehberlik eder. Filozofların ortaya koyduğu düşünce ve yaklaşımlar, bilim, hukuk, siyaset, sanat adamlarına da yön verir. Medeniyet alanında insanların gelişmesine katkıda bulunur. Bu nedenle felsefe, bir toplum için vazgeçilmezdir. Varlık ve oluşun kaynağı, insanın ve hayatın niçin var olduğu ve dolayısıyla insanın varoluş gayesinin ne olduğu gibi sorular, başlangıcından itibaren insanlığın zihnini meşgul etmiştir. Bu sorular da varlığın belli bir parçasını konu edinen bilgilerden ziyade daha temel ve kuşatıcı bilgiye ulaşmayı hedefleyen felsefenin varlığını gerektirmiştir. Felsefe algıların kendisini ve algıların ötesini sorgular, yorumlar. Algılananların algıları aşan hakikatini araştırır. Görünenin ve parçalara ilişkin algıların ötesindeki tümel hakikatleri keşfetmeye yönelir. Bu nedenle felsefe, bambu ağacı yetiştirmek gibidir. Toprağa atılan bambu tohumu yıllarca sulanır. Ancak ilk yıllarda toprağın üzerinde görünür bir şey yoktur. Daha sonra toprağa kök salmış olan tohum, hızla büyüyerek diğer ağaçların boyunu kat be kat aşar. Felsefe de böyledir. Bir sorgulamadan ibaret gibidir. Görünürde somut bir eseri yoktur. Ancak, bilim adamlarının, toplumsal düzenin ve yaşam tarzının, dahası medeniyetin dinamikleri bir felsefeye dayanır. Felsefenin işlevlerinden biri, insana sistematik düşünmeyi, bilgiyi sistematik hâle getirmeyi öğretmesidir. Burası, felsefede analiz ve sentezin önem kazandığı noktalardan biridir. Bütün çeşitleriyle “bilimsel bilgi”nin aslında bir “sistematik bilgi” oluşu ve bilim dallarının kaynağının felsefe oluşu, daha doğrusu bilim dallarının felsefeden ayrılarak ortaya çıkmış olması da bu noktayla ilgilidir.