Tanpınar Eserlerinin Deyimler Sözlüğü ve Özdeyişler
Türk edebiyat ve sanatının en kültürlü bilge şahsiyetlerinden bir olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinin tamamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde onun sadece hayal gücü ve uyanık, estetik gözlemden faydalanmadığını, mazinin terkibinden ve çağının fikir akımlarını çok iyi tanıdığı; Antik çağ Yunan, Batı felsefe ve düşüncesini, ressamlar, musikişinaslar, heykeltıraşlar, edebiyatçılar ve onların eserlerini yakından tanıdığı bilinmektedir. Çünkü o, güzel sanatları, edebiyatı geniş manâda cemiyete maziyi açacak, sunacak bir anahtar biçiminde değerlendirmektedir. Bundan dolayı Tanpınar’ın sanat ve edebiyat anlayışının oluşmasında pek çok yerli ve yabancı kaynak etkili olmuştur. Tanpınar’ın beslendiği kaynaklar sadece okuduğu eserler ve tanıdığı şahsiyetlerle sınırlanamaz. Sanatçı, hayata ilişkin estet gözlem ve kazanımlarını, deneyimlerini seçerek ve değiştirerek yeniden uyanık bir biçimde kurgularken okuyarak beslendiği gözelerin, kaynakların yanı sıra yaşadığı sosyal çevreden de önemli bir oranda beslenir, etkilenir. Tanpınar, Şeyhî, Nesimî, Bâkî, Nedim, Evliya Çelebi, Şeyh Galib ve Yahya Kemal’i içselleştirdikten sonra Garplı pek çok yeni üstat keşfeder: Baudelaire bunların başında gelmektedir. Beudelaire’i, Mallarme ve Verlaine izler. Ardından pek çok fikir ve sanat üstadı gelir: Anatole France, Dostoyevski, Goethe, Hofmann, Nietzsche ve Edgar Allan Poe. Tanpınar’ın ikinci Yahya Kemal’i, üstadı sanisi denilebilecek Paul Valéry gelmektedir. Yazın sanatı ve düşünüş çerçevesinde değerlendirildiğinde Tanpınar pek çok açıdan hem teorik kuramlar hem de yazdığı eserlerle Batının entelektüel ve yenilikçi, yol gösterici tarafının Türkiye’deki devamıdır. Türkiye ne mazisinden ne de üç yüz yıla yakın benimsemiş olduğu Batı değerlerinden ve medeniyetinden vazgeçebilir. Bir harmanlanmaya, senteze ulaşmak lâzımdır. Türkiye toplumunun kaotik sosyal yaşamı, özellikle aydınının fikri buhranı, bu sentezi gerçekleştiremeyişinden ileri gelir. Tanpınar, bu sentezin nasıl olması gerektiğini eserlerinde kimi zaman doğrudan kimi zaman da kahramanların ağzından dolaylı olarak açıklamaktadır. Tanpınar, maziyi inkâr etmeden onu bir terkip, kaynak olarak görmüş. Ondan ilham alarak farklı anlayışla yeni ve özgün pek çok eser ortaya koymuştur. Tanpınar bir edebiyat ve sanatın ancak kendi geleneği ve kıymetleri ile yenileşebileceği düşüncesindedir. Dış etkiler ve diğer unsurlar onu sadece zenginleştirir, genişletir. Eksiklerini tamamlar fakat dış unsurları maziyle harmanlamak şartıyla yüksek bir terkiple yenileşebilir. Ahmet Hamdi Tanpınar, medeniyetler terkibi zemininde çekirdek zaman anlayışı temelli ve bilinçaltına ulaşma amaçlı edebiyat ile estetiği, tenkidi, kültürü, medeniyeti, plastik sanatları, sosyolojiyi, psikolojiyi, dili, tarihi vb. yardımcı pek çok bilimi birleştirebilmiştir. Kültür, edebiyat ve sanatımızın kaynaklarını soruşturan, irdeleyen sosyal hayat-cemiyet-edebiyat, toplum-fert ilişkileri üzerinde yoğunlaşan ve düşündüren, estetik ve uyanık gözlem ve hayat deneyimine dayalı pek çok çizgiyle insanımızı, cemiyeti tanımayı ve tanıtmayı amaç edinen Tanpınar birçok eserinde önemli, yoğun teorik değer yargılarını doğrudan veya örtük bir biçimde yazmıştır. Tespit, değerlendirme, kuram, hükümlerini ve sanat anlayışını ifade ederken dili âdeta plâstik bir sanat gibi işlevseleştirerek söyleyeceğini, bilgilerini inşa ve ibda eden estet bir edebiyat tarihçisidir. Tanpınar’ın ferdi duruşu, yazarlık ve fikir süreci, sanat, mazi ve doğu-batı anlayışı, ruhsal yapısı, çevreye olan ilişkisi, estet ve eleştiriel yetenekleri ile oldukça verimli ve zengin bir damara sahiptir. Ayrıca, Tanpınar’ın “kendini yapmak” “eb’adına erişmiş bir şair olmak” arzusunu ifade ediş biçimi de onun sanat anlayışı hakkında önemli ipuçları barındırmaktadır. Türkiye nesir ve fikir edebiyatında sanatkâr havsalayı zorlayan, onu huzursuz eden bir sanat, eleştiri ve kültür derinliğiyle, estet anlayış ve hissiyle ve bir “iç vizyon”la Anadolu’nun, Bursa’ın ve özellikle İstanbul’un “apoloji”sini manevi iklimi de harmanlayarak yapmamış, İstanbul’u büyük bir mazinin, büyük üç medeniyetin, tarihî ve mimarî eserlerin, doğal güzelliklerin ve hatıraların şehri olarak görmemiş, “batının en doğusu doğunun en batısı” perpspektifiyle kendi sanatkârâne hülyalarının, manevi kıymetlerinin, ilhamlarının, tahassüslerinin, estet anlayışının duygu ve düşüncelerinin kaynağı olarak biçimlendirmemiştir, çünkü bu istiâre fıtri bir biçimde hakikate evrilmiştir. Tarihe, kültür, sanat ve medeniyete, sosyal ve tarihi meselelere tam anlamıyla bir bilge ve kültür adamı vasfı, kimliğiyle bakar. Tanpınar’ın tüm fikir ve his dünyasında yani eser ve biyografisinde fetih ile İstanbul’un ve Türkler’in bir birlerini İstanbul’la bütünleyen, birleşen büyük medeniyet macerasının çok önemli bir yeri vardır. Tanpınar, herkes tarafından kabul gördüğü gibi tam anlamıyla bilge bir kültür adamıdır. Engin bir bilgi birikimine sahip olan Tanpınar, montaj tekniğinden iyi bir biçimde yararlanmaktadır. Pek çok sanat ve bilim dalı ile yardımcı bilimlere vakıf o