İmam Gazali Külliyatı - 9
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla; Huccetü’l-İslam İmam-ı Gazali’den Sultan Melikşah’a: Ey doğunun ve batının sultanı! Şunu bil ki: Allah (c.c) sizlere zahirî ve bâtınî birçok nimetler vermiştir. Size gereken, Allah’a (c.c) şükretmek ve bunu yaymaktır. Kim Allah’ın nimetlerine şükretmezse, elinden alınır; kıyamet gününde de şükür ve kulluktaki kusurundan dolayı rezil rüsva olur. Akıllı insanların nazarında, ölüm ile yok olan hiçbir nimetin değeri ve kıymeti yoktur. Ömür çok uzun olsa bile, tükendiği zaman, insana bir faydası olmaz. Zira Hz. Nuh (a.s) bin küsur sene yaşadı, ölümünden bu zamana kadar yaklaşık beş bin sene geçti ama sanki o, hiç yaşamamış gibidir. Kıymetli nimet, dünyada insandan gece gündüz ayrılmayıp ahirette de devam eden nimettir. Bu nimet, ebedi saadetin tohumu olan iman nimetidir. Allah (c.c) bu nimeti sizlere bahsetmiştir. Temiz olan kalbinize iman tohumunu ekmiş, o tohumu geliştirip büyütmeniz için size imkân vermiştir. O tohumu, kökleri yerin en derinliklerine, dalları ise gökyüzünün en yüksek tabakalarına ulaşacak bir ağaç olana kadar itaat suyu ile sulamanızı size emretmiştir. Yüce Allah’ın şu ayeti, bu anlattıklarımıza bir şahittir: “Görmedin mi Allah nasıl bir temsil yaptı? Temiz kelimeyi tevhidi, hoş bir ağaca benzetti. O ağacın, kökü yerde sabit, dalı budağı gökyüzündedir.” (İbrahim Süresi: 24) İman ağacının kökleri kalpte sabitleşmez, dalları da itaat ile kuvvetlendirilip sağlam hâle getirilmezse, üzerine ölüm rüzgârları estiğinde, yıkılma tehlikesinden korkulur. Zayıf bir iman son nefeste kökünden kopar. Bu durumda, Allah muhafaza etsin, kul imansız kalır ve elinde hiçbir iyilik olmaksızın Rabbinin huzuruna çıkar. Ey sultan! Şunu bil ki, bahsettiğimiz bu ağacın on kökü ve on dalı vardır. Kökü kalp ile imandır, dalları ise azalarla amel etmektir. Ne zaman ki, yüksek meclisiniz tarafından kabul edilir veya zat-ı âliniz ile karşılaşırsak, bu iman ağacını geliştirip büyütmeniz için gerekli olan bu on esası ve on dalı size açıklarım. Ey sultan! Bu ağacın gelişip büyümesi, haftanın bir gününü sırf Allah’a ibadet için ayırman ve ahiret ameli ile meşgul olman ile mümkün olur. Ayıracağın bugün Cuma günüdür. Çünkü Cuma, müminlerin bayramıdır. O günde öyle bir saat vardır ki, iyi bir niyet ve temiz bir kalp ile dua yapıldığında, Allah (c.c) kulun istediğini verir, onun hacetini giderir, duasını boşa çıkarmaz. Haftanın bir gününü Rabbine ayırsan ne olur! Bu söylediğimi şu örnek üzerinde düşün: Sen bir hizmetçine haftanın diğer günlerindeki kusurlarını affedeceğini söyleyerek, bir gününü tamamen sana ayırmasını istesen; hizmetçin de bugün de yapacağı hizmette kusur etse, sen ona nasıl davranırsın? Bununla beraber sen onu yaratmadın; o senin sadece bir hizmetçindir. Ey sultan! Unutma ki, sen Yüce Yaratıcıya ait bir mahlûksun. Hizmetçin senin mecazen kölen iken, sen Rabbinin gerçek manada kölesisin. Sen hizmetçinden nefsin için ne bekliyorsan; Rabbine karşı öyle davranman gerektiğini kabul et! Cuma gecesinden oruca niyet et! Buna perşembeyi de katarsan güzel olur. Cuma günü sabah erken kalk, guslünü al! İbadet elbiseni giy; giydiğin elbise şu üç sıfatı taşısın: 1- Helal maldan olsun, 2- Saf ipek olmasın, 3- Kendisiyle namazın caiz olacağı şekilde temiz olsun. Yazın ve kışın, mevsime göre ve tevazua uygun elbiseler giyin. Yukarıdaki üç şartı taşımayan elbiselerden Allahu Teâla razı değildir. Sabah namazını cemaatle kıl! Güneş doğana kadar konuşma, yüzünü kıbleden çevirme! Tespihini eline al, bin defa kelime-i tevhid zikri çek! Güneş doğunca birisine emret, bu kitabı sana okusun. Hatırında kalması için her Cuma buna devam etsin. Okuyucu okumasını bitirince dört rekât namaz kıl! Cuma günü bu namazın sevabı çok büyüktür. Kuşluk vaktine kadar teşbih çek. Bundan sonra tahtında iken veya yalnız kaldığında çokça salavat getir. O günde mümkün olduğu kadar sadaka ver! Haftanın cuma gününü Yüce Allah’a tahsis et ki bu amelin, diğer günlerdeki günahlarını temizlesin.