Search

Bir sabah amber sarısı bir güneş çıktı. Lojmanın arkasındaki çayırlar iki boy birden büyümüştü. Jandarmalar sevindi, gazinodan şen türküler duyuldu. İsteksizce çantamı hazırladım. Annem yakamı ilikledi. Ben okula yollanırken operatörler makineleri çalıştırdı. Gök birden simsiyah oldu. Abdullah Kasay, Mutlak Bir Çıkmaz Yol’da ilk öykülerini bir araya getiriyor. Kırsalda yaşanan bir çocukluğun, kırsalda yaşayan bir çocuğun izlenimlerini, gözlemlerini okurken, daha çok bir film izlediğimiz duygusuna kapılıyoruz. Soğukkanlı, şiirli, hüzünlü bir anlatım bu. Bu anlatım, zaman zaman küçürek öykünün minimal imkanlarını deneyerek bizi ironinin, hikmetin, dünyadaki yolculuğumuza bilgece bir tebessümle bakışın derinlikli iklimine çekiyor. Kasay, ilk kitabında, okurunda bir duygusal etki yaratmayı başarıyor.

İslam'ın temel kaynağı olan Kuran'ı Kerim, 22 yıl 3 ay süresince Ayetler ve Sureler şeklinde parça parça bildirilmiş, 42 kişiye ulaşan Vahiy Katipleri tarafından yazılarak ve ezberlenerek kayıt altına alınmıştır. Hangi ayetin hangi sureye ait olduğu Peygamberimiz tarafından işaret edilmiş, Surelerin sıralanması ise, Kuran'ın derlenmesi sırasında Sahabelerin görüşüne göre belirlenmiştir. Hz Ebubekir döneminde bütün sureler toplanmış ve Bir Nüsha Kitap haline getirilmiş, Hz Osman döneminde ise Kuran çoğaltılarak İslam dünyasına dağıtılmıştır. Bu çalışma, Kuran'ın anlaşılmasına yardımcı olmak amacıyla Konularına ve Geliş Sırasına Göre, Geliş Sebepleriyle Birlikte Kronolojik olarak Ayetlerin tasnif edilmesidir. Bu yöntemle, Kuran hükümleri Yaratılıştan, SonHayat'a kadar tarihsel, sosyal, kültürel gelişmesi ve mantığı ile kavranılacak ve İnşaAllah daha kolay anlaşılacaktır. Çalışma 1988'de Türkiye'de ve İslam dünyasında bilgisayar ortamında hazırlanmış ilk çalışma niteliğindedir. NOT: Çalışma 2019 Ağustos ayında yeniden gözden geçirilmiş, Tümü Büyük Harf olan ilk çalışma normal tümce düzenine geçirilmiş ve bazı küçük hatalar düzeltilmiştir. Allah, Kuran'ın Müslümanlar tarafından İslam'ı Anlamak için okunan Birinci Kitap olmasını ve hayatta en az bir kez kendi dilimizde tümüyle okunmasını nasip etsin.

Bilgisayar teknolojilerinin gücünün ve hızının artmasına paralel olarak bu teknolojilerin toplumsal alanda yayılımı giderek hızlanmıştır. Artık cebimizde taşıdığımız küçük bilgisayarlar sayesinde her türlü işlemi istediğimiz yerden rahatlıkla yapabilmekteyiz. Bu nedenle bilgisayar, günümüzde profesyonel bir alanın dışına çıkarak herkesin günlük kullandığı bir araç hâline gelmiştir. Başlangıçta, bilgisayar alanındaki profesyonellerin mesleki yaşamlarına ilişkin etik konuları ele alan bilgisayar etiği kavramı da yaşanan toplumsal dönüşümle birlikte artık bilişim toplumundaki tüm bireylerin sorumluluk alanına girmiştir. Her ne kadar bilişim alanındaki konular yasal olarak tanımlansa da bilişim teknolojileri kullanımının getirdiği etik sorumlulukların içselleştirilmesi gerekmektedir.

Tabiatı itibariyle bir arada yaşayan insanoğlu, birlikte yaşamanın getirdiği bir zorunluluk olarak devlet kurumunu oluşturmuştur. Diğer bir deyişle devlet, insanoğlunun medeniyet çizgisindeki en önemli icatlardandır. Devlet adı verilen siyasi organizasyon vasıtasıyla kurumsal olarak gelişen iş birliği ve iş bölümü, toplumların daha kısa sürede kalkınmasını sağlamıştır. Tüm ekonomi için geçerli olan kıtlık hali, toplumun beklediği hizmetleri yerine getirmek için ihtiyaç duyulan üretim faktörleri kullanan kamu kesimi için de geçerlidir. Kural koyan ve bu kuralların uygulanması konusunda gerektiğinde güç kullanma yetkisini elinde bulunduran devlet gerek çıkardığı yasalarla gerekse kamusal mal ve hizmet üretmek için yaptığı kamu harcamaları ve bu harcamaların kaynağı olan kamu gelirlerini elde etme eylemleriyle ekonomik faaliyetler üzerinde büyük etkiler doğurur. İçinde yaşadığımız ve küreselleşme denilen bu çağın en yoğun hissedildiği alan hiç kuşkusuz ekonomidir. Yaşanan gelişmeler hem devletlerin ekonomi politikasını hem de piyasaların davranışlarını tahmin edilenin ötesinde etkilemektedir. Bu gelişmeleri daha iyi kavrayabilmek için bir yandan güncel gelişmelere odaklanan akademik çalışmalara ihtiyaç duyulurken, diğer yandan bu zaman dilimine kadar geçen sürede iktisadi ve mali sahada meydana gelmiş birtakım olayların tarihsel analizini yapmaya da ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kitapta, mali konulara yönelik güncel çalışmalarla birlikte tarihsel süreçte yaşanmış önemli iktisadi ve mali gelişmelere yönelik çalışmalar yer almaktadır.

İnsan “susuzluk” çeken bir varlıktır ve onun bu susuzluğunu sadece halis bir din giderebilir. Bilimcilik ve dinden kaçış bataklığına saplanması ise insanı daha çok susatır ve sonunda da ölüm döşeğine düşürür. İnsanî alanları ufuklarına kadar kateden ve bazı Batılı bilginlerin ifadesiyle dünyanın sonunu gözleriyle gören günümüz insanı dine ve vahye ihtiyaç feryadını ruhunun derinliklerinde işitmekte, yegâne kurtuluş yolunun, ilâhî vahyi kabullenmek ve peygamberlerin öğretilerine teslim olmak olduğunu adeta haykırmaktadır. Beden ve ruhunu dine teslim eden ve kendisini o Şirin’in Hüsrev’i ve o Leyla’nın Mecnun’u kılan insan için, bu dünyada öyle bir cennet vücuda gelir ki, yeşillik ve tazeliği ruh basiretini ve iç açıcı kokusu kalbin koklama duyusunu vecde ve sevince boğar. İnsanı ve dini doğru bir şekilde tanımamaktan kaynaklanan yanlış yorumlarla insanın dine bağlılığını dünyevî cehennem icat etme ve endişeye kapılma nedeni kabul eden kimseler, aslında yalancı bir cennete gönül bağlayan kimselerdir. Bu insanlara göre dinden kopmuş bir kimse, dini sadece ve sadece hayatının halvetleri ve kendi toplumsal inzivası için istemektedir. İnsanın yaratılışının ilk aşamasından, bu ve diğer âlemlerdeki varlığının sonuna kadar her şeyi ihata eden, üst tabakadan iç tabakalara kadar tüm varlığı kuşatan, varlıksal alanlar ile bireysel ve toplumsal sahaların tümünü hidayet ışığıyla aydınlatan bir dinin insanî alanlardan ayrılması, ister istemez ciddi bir boşluğa, yalnızlığa ve yıkıcı bir gurbete neden olacaktır. Bu sebeple de tüm varlığımızla bu dini gözetmeye ve korumaya çalışmalıyız.

12 Hayvanlı Türk Takvimi, Türklerin Milattan Önce 1517'den itibaren kullanmaya başladıkları bir Güneş takvimidir. Türkler 12 yıllık periyodlar halinde her bir yıla, yıl içindeki 12 aya ve gün içerisindeki ikişer saatlik dilimlere bir hayvan ismi vermişlerdir. İnsanların doğdukları yıl, ay ve saat dilimine göre temel bir karaktere sahip olduğuna inanmışlardır. Türk hakanlarının tarih yazmanlığını yapan Çinliler, M.Ö. 324'ten itibaren bu takvimi almışlar ve Çin Takvimini oluşturmuşlardır. Ancak Türk Takvimi, yılbaşı, aylık ve günlük dilimler konusunda Çin Takvimi'nden farklıdır. Türkler takvimlerini 12 yılda bir iktidar değişikliğini ifade eden Saltanat Takvimi olarak da kullanmışlardır. Türklerin Takvim, Saltanat ve Karakter tecrübeleri "Lider kimliğini örnekleyen siyasal ve terör grupları çözümlemek" amacıyla Türk Takvimi ve Astrolojisi olarak sistemleştirilmiş ve bu çalışma altında basılmıştır. Siyasal ve Terör çalışmalarımızda kullandığımız bu yöntemle % 50-90 oranında doğru sonuçlara ulaşılmıştır. Bu çalışmanın bireysel olarak insanın kendi temel kimliğini tanımasına faydalı olacağına inanıyoruz.

Toplum ve insan hayatının belki de en temel hayat felsefesi Din'dir. Bu sebeple, Dinsel inançlarımız ve önyargılarımız, kişiliğimizden kariyerimize kadar hayatımızın her alanında derin izler bırakır. Kuralcı bir Din anlayışı, hem düşüncemizi hem davranışlarımızı keskin sınırlar içerisinde tutar. Akılcı bir Din anlayışı ise, düşünce ve davranışlarımızı sorgulamayı, iyiyi, doğruyu ve güzeli tercih etme yönünde özgürlüğümüzü kazandırır. Allah, insanı Akıl ile farklılaştırmış ve özgürleştirmiştir. Özgürleşme, saplantılardan uzak irade kullanımıdır. Taklit etmek, körü körüne takipçilik, yandaşlık, köleleşme demektir ve İslam düşüncesinde yeri yoktur.

Başarı ve mutluluk İçin SİZ BAŞARMAK İÇİN DOĞDUNUZ GERÇEK BAŞARININ SİNERJİSİ