Search

Yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınının, bilim ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği bir dönemde ortaya çıkması, bu tip salgınların bilim ve teknolojinin bugüne kıyasla çok geride olduğu dönemlere ait bir hatıra olmadığını tüm insanlığa hatırlatmış, toplumlar üzerinde derin etkiler ve ağır maliyetler oluşturmuştur. Salgına karşı hazırlıksız olmanın belirsizliği beslediği bu süreçte, küresel sistemin direncinin ne kadar kırılgan olduğu da bu vesileyle anlaşılmıştır. Küresel ve ulusal ölçekte etkileri artarak devam eden COVID-19 salgınının neden olduğu ekonomik ve sosyal dönüşümün bilimsel bir zeminde analiz edilmesi, bu çalışmanın gerekçesini oluşturmaktadır. Farklı üniversitelerden değerli akademisyenlerin ve her biri konusunda uzman yazarların katılımı ile hazırlanan bu kitap, bilinmezliğin arttığı, öngörülebilirliğin ise azaldığı pandemi sürecinde küresel salgını çok boyutlu olarak ele almak amacıyla kaleme alınmıştır.

Hz. İbrahim’in(as) harç ve taşla yaptığı Kâbe’ye “Kâbe-i Halîli” denir ama gönül kâbesine “Kâbe-i Celîli” denir. Bundan maksat kalbin Allah’ın nazarı ile nurla mamur olmasıdır. Ancak, “Bunu idrak edebilmek için bilmek, bulmak, olmak gerekir,” diyor Şeyh Tosun Bayraktaroğlu. Daha önce Amerika'da bir Türk kitabıyla ilgi çeken yazar, bu defa sohbet halkasında toplanan ihvanına nasihat ediyor. Bu nasihatler kimi zaman büyüklerinden dinledikleri, kimi zaman şeyhinden intikal edenler, kimi zaman ise içinde bulunulan zaman dilime işaret eden önemli anekdotlarla oluyor. İmandan ibadete, gafletten takvaya, şeyh-mürit ilişkisinden edebe kadar geniş bir havuzdan muhabbet katreleri, susayan her ruh için bir kaynak olarak bekliyor. Tosun Bekir Bayraktaroğlu'nun kitabı, suhuletli anlatımı ve zarif üslubuyla kalplerimizi de çekip çeviriyor ve gaflet perdesinin ardında sırlanmış gözlerimizi silkip uyandırıyor. “Bu kitabı elinde tutan ey dost, bilmiş ol ki, her âdem evladının bilmesi icab eden şeyleri ihtiva eden bu kelimeleri biz yazmadık. Hoş, bu sözler bu fakir, pür-günah dudaklardan çıktı ama Allah’ın ayetlerinden, Sevgili’nin(sav) hadislerinden, iman ve irfan kılavuzu evliyaullah ve meşayih-i kiramdan toplanıldı.”

İyi bir şeye önderlik edenlerin, daha sonra onu yapanların sevabı kadar sevap kazanacakları, (Nahl Suresi 24-25) hayırda yarışmaya katılalım. Birbirimizin sevaplarından faydalanalım. Bizi sana saygı ve itaatte kararlı olanlara öncü yap (Furkan 74) İbrahim Peygamber (a.s) şöyle buyuruyor: “Bana, sonra gelecekler içinde iyilikle anılmayı nasip eyle.” (Şuara 83, Tevbe 114, Meryem 42-48) Müslümanlar namaz ve namaz dışında (Salli ve Barik) dualarını okurken Hz. Peygamber (s.a.v) ile birlikte onu da anarlar. Peygamberimiz (s.a.v) bir hadisinde: “ Kim iyi bir uygulamaya öncülük ederse kendisine hem o davranışın hem de kıyamete kadar onu örnek alan kimselerin sevabı verilir. Üstelik onların sevaplarından bir şey eksilmez. Yine kim kötü bir uygulamaya öncülük ederse, kendisine hem o davranışın hem de kıyamete kadar onu örnek alan kimselerin günahı yüklenir. Maddi ve manevi rızıkları veren Allah’tır. (c.c) Ancak kişi de bu rızıkları Allah’tan (c.c) istemelidir. Kul istemezse Allah (c.c) vermez. İyi müminler özellikle ilim ve irfan sahibi kişiler kendileri Allah’ın (c.c) buyruk ve yasaklarına uyarak temiz bir hayat yaşadıkları gibi başkalarının da doğru yola gelmelerini sağlamak için bıkıp usanmadan aydınlatma görevlerini yerine getirirler. Gerçek bir eğitimli ve irşat edicinin kötümser bir yaklaşımla kötülükleri çaresiz ve şifasız kabul edip bir kenara çekilmesi doğru bir davranış değildir. Bizzat Peygamberler de dahil olmak üzere insanlar bu hususta ne ölçüde başarılı olduklarından değil bu yolda gerektiği kadar ve gerektiği şekilde çaba gösterip göstermediklerinden sorumludurlar. Hidayet ise yalnız Allah’tandır (c.c). Bebek, anne sütü almazsa gelişmesi olumsuz olur. Vücudu cılız kalır ve ileriki hayatında hastalıklardan korunması kolay olmaz. Yetişkin ve yaşlı insanımıza şunu söylemek istiyorum. Bu yaşlarda bağışıklık kazanmak için tabiri caiz ise Kur-an’ın mealleri ve hadisleriyle iç içe olması gerekir. Bu yaştaki insanların ahreti çok düşünen, ölümü hatırından çıkarmayan, tatlı dilli, güler yüzlü, tespihatı ve şükrü devamlı dilinden düşürmeyen her davranışı ile insanlara örnek olan kişi olmak için uğraş vermelidir. (“Allah’ım (c.c) beni kendinle meşgul eyle.” “Rabbim beni seninle meşgul eyle.”) İnsan yeni tanıştığı bir kişi ile yahut yeni aldığı bir ev ile öyle bir iletişim kurar ki, bu tanıştığı insan veya evinde çokça vakit geçirmek ister. Bu kendini mutlu eder. Bu mutluluk samimi ve içten gelen bir mutluluktur. İşte insan Hadislerle aynı duygular içinde olarak birlikteliğini devam ettirmesi halinde manevi huzuruna kavuşur. İşte bu kitaplarla birlikte olarak, bize yukarıdaki duyguları yaşatacaktır. Neslimi çok seviyorum. Bu nedenle hayatım boyunca maddi ve manevi yönden rızıklarının temini maksadıyla bir baba olarak yapmam gerekeni yapmaya çalıştım. Bana ihtiyaçlarının olduğu zamanlarda maddi yönden rızıklarının temini konusunda Allah’ın (c.c) verdiği güç nispetinde çalıştığım gibi manevi yönden rızıklanmaları içinde Allah’ın (c.c) verdiği güç ve izin ölçüsünde gayret gösterdim. Yukarıda neslimi çok sevdiğimi belirtmiştim. Benden sonra neslime maddi katkım olamayacağına göre hiç olmazsa manevi yönden rızıklanmaları için bu çalışmayı yapmayı uygun gördüm. Neslimden kastım; başta hanımım Tülay Hanım, oğullarım Tolga, Burak, Eray, Onur Beyler, gelinlerim Kübra, Özlem, İpek, Şerife Hanımlar, Torunlarım Arda, Erdem, Ömer, Beren, Deniz, Elisa, Bekir ve torunlarımın torunlarına kadar giden canlarımdan kastediyorum. Belki de neslimden herhangi biri vasıtasıyla hidayete kavuşacak nice güzel insanlar olacaktır. Bu güzel insanları şimdiden tebrik ediyorum. Ben Din alimi değilim. Tüm Hadislerin anlamını çıkarmadım. Benim hayatıma yansıtabileceğimi düşündüğüm ve dolayısıyla okurlarımın da hayatına yansıtması muhtemel olan ayetlerin tefsirini aldım. Bu çalışmaya karşı eksik bulunduğundan bahisle tenkit söz konusu olabilir. Okurumuzun gördüğü eksiklikleri bu çerçevede değerlendirmesini rica ederim. Peygamber Efendimizin (s.a.v) hadislerini, Peygamberimizin (s.a.v) bizimle konuşması gibi algılarsak daha da derinleşeceğiz inşallah. Kitapta konular ile ilgili sayfaları gösterildiği gibi ayrıca okuyucusunun ilgilendiği konuları kolay bulması açısından alfabetik sayfa yapılmıştır. Okuyucu, alfabetik sayfadaki ilgilendiği konuları kolaylıkla bulabilecektir. Kitap içinde bir rakamdan başlayarak 2209 numarada konular Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yedi ciltlik hadislerle İslam Kitabından hazırlanmıştır. Daha geniş bilgi ve malumat edinmek isteyen okurlarımız yedi ciltlik kitabın aslından faydalanabilirler. Bu çalışma iyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma adına yapılan çalışmadır. Bunu, ben kitap çıkararak başlattım. Yeni teknolojiye ayak uyduramıyorum. Ancak bilgisayar ve sosyal medyayı kullanan dostlar sayesinde bu bilgilerin daha fazla kişiye ulaşması için çalışma yapılmasını temenni ederim. Peygamberimizin (s.a.v) şu güzel hadisi bize ışık tutmaktadır: İçinizden İslam’ı güzelce yaşayan kimseye yapacağı her bir iyiliğe karşılık on mislinden yedi yüz misline kadar sevap yazılır. Yapacağı her bir kötülüğe ise ancak bir misli yazılır.

İyi bir şeye önderlik edenlerin, daha sonra onu yapanların sevabı kadar sevap kazanacakları, (Nahl Suresi 24-25) hayırda yarışmaya katılalım. Birbirimizin sevaplarından faydalanalım. Bizi sana saygı ve itaatte kararlı olanlara öncü yap (Furkan 74) İbrahim Peygamber (a.s) şöyle buyuruyor: “Bana, sonra gelecekler içinde iyilikle anılmayı nasip eyle.” (Şuara 83, Tevbe 114, Meryem 42-48) Müslümanlar namaz ve namaz dışında (Salli ve Barik) dualarını okurken Hz. Peygamber (s.a.v) ile birlikte onu da anarlar. Peygamberimiz (s.a.v) bir hadisinde: “ Kim iyi bir uygulamaya öncülük ederse kendisine hem o davranışın hem de kıyamete kadar onu örnek alan kimselerin sevabı verilir. Üstelik onların sevaplarından bir şey eksilmez. Yine kim kötü bir uygulamaya öncülük ederse, kendisine hem o davranışın hem de kıyamete kadar onu örnek alan kimselerin günahı yüklenir. Maddi ve manevi rızıkları veren Allah’tır. (c.c) Ancak kişi de bu rızıkları Allah’tan (c.c) istemelidir. Kul istemezse Allah (c.c) vermez. İyi müminler özellikle ilim ve irfan sahibi kişiler kendileri Allah’ın (c.c) buyruk ve yasaklarına uyarak temiz bir hayat yaşadıkları gibi başkalarının da doğru yola gelmelerini sağlamak için bıkıp usanmadan aydınlatma görevlerini yerine getirirler. Gerçek bir eğitimli ve irşat edicinin kötümser bir yaklaşımla kötülükleri çaresiz ve şifasız kabul edip bir kenara çekilmesi doğru bir davranış değildir. Bizzat Peygamberler de dahil olmak üzere insanlar bu hususta ne ölçüde başarılı olduklarından değil bu yolda gerektiği kadar ve gerektiği şekilde çaba gösterip göstermediklerinden sorumludurlar. Hidayet ise yalnız Allah’tandır (c.c).

Yaratılışın her zerresinde Allah’ın sevgisini, hikmetini ve insan için sunmuş olduğu sayısız nimeti görmek mümkündür. Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin insanın hizmetine sunulmuş olması, bizlere Allah’ın insanı ne kadar çok sevdiğini ve ona ne denli büyük bir değer verdiğini gösterir. Bu sevginin idraki, insanı Allah’a karşı sorumluluklarını yerine getirmeye sevk eder. İnsan, kendisine bu kadar büyük bir merhamet ve sevgi gösteren Rabbini tanıma çabası içinde olmalı, O’nun yüce isimlerini ve bu isimlerin mesajlarını anlamaya çalışmalıdır. Allah, insana hakikati iki büyük kitapla bildirmiştir: Birincisi, peygamberler vasıtasıyla gönderilen vahiy kitabı; ikincisi ise kainat kitabıdır. Kainat, Allah’ın kudretini, sanatını ve merhametini sergileyen bir aynadır. İnsan, bu iki kitabın mesajlarını anlayarak, bu hakikatleri hem kendi hayatında yaşamalı hem de başkalarına aktarabilmelidir. Elinizdeki bu mütevazı çalışma, Allah’ın isimlerini ve kainat kitabındaki mesajlarını sade bir dil ve anlaşılır bir üslupla insanlara sunmayı amaçlamaktadır. Düz metinler ve görsel hikayelerle desteklenen bu eser, sıradan her insanın kolaylıkla anlayabileceği bir seviyede yapay zeka vasıtasıyla yazılmıştır. Gayemiz, her bir okuyucunun Allah’ı daha derinden tanıyıp, bu bilinci hayatına yansıtmasına katkı sağlamaktır.

Yazar, hikayelerde elan yaşadığımız hayatın yansımasını veriyor. Çevremizde dolaşan yaşadıklarının farkında olmadığımız insanlar canlanıp karşımıza çıkıveriyor. kahramanların konuşmalarında olaylar; halk söyleşileri, kaybolduğunu zannettiğimiz güzel deyimler ve taşı gediğine koyan atasözlerimizle canlı bir şekilde akıp gidiyor. Ahlaklı, erdemli yaşayışa örnek hayatlara da işaret etme, dikkat çekme; imrenme var aynı zamanda. bu ideal hayatın her noktasına ulaşma isteği uyandırması güzel... teşekkürler Tuncer'e. Filiz Çırpıcı Şair-Edebiyat Öğretmeni

Tüm zamanların en büyük edebi dehalarından biri olan Lev Tolstoy, bize "İnsan Ne İle Yaşar ve Diğer Öyküler" adlı derin ve düşündürücü öykülerden oluşan bir koleksiyon sunuyor. Bu öyküler, insan varoluşunun özüne inerek sevgi, merhamet ve yaşamın ilahi doğası gibi temaları araştırıyor. "İnsan Ne İle Yaşar" adlı öyküsünde Tolstoy, insanlığı gerçekten neyin ayakta tuttuğunu sorgulayan bir anlatıyı ustalıkla örüyor. Bu eserin yanında yer alan diğer öyküler ise derin içgörüler ve ahlaki dersler sunarak okuyucular üzerinde derin izler bırakmaya devam ediyor. Bu koleksiyon, sadece Tolstoy'un edebi dehasını değil, aynı zamanda insan doğasını derinlemesine anlama yeteneğini de gözler önüne seriyor. Zamana meydan okuyan bu öyküler, okuyucuyu, gerçekten hayatta olmanın ne anlama geldiğine ilişkin bir bilgeliğe ulaştırıyor.

Yaratılışın her zerresinde Allah’ın sevgisini, hikmetini ve insan için sunmuş olduğu sayısız nimeti görmek mümkündür. Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin insanın hizmetine sunulmuş olması, bizlere Allah’ın insanı ne kadar çok sevdiğini ve ona ne denli büyük bir değer verdiğini gösterir. Bu sevginin idraki, insanı Allah’a karşı sorumluluklarını yerine getirmeye sevk eder. İnsan, kendisine bu kadar büyük bir merhamet ve sevgi gösteren Rabbini tanıma çabası içinde olmalı, O’nun yüce isimlerini ve bu isimlerin mesajlarını anlamaya çalışmalıdır. Allah, insana hakikati iki büyük kitapla bildirmiştir: Birincisi, peygamberler vasıtasıyla gönderilen vahiy kitabı; ikincisi ise kainat kitabıdır. Kainat, Allah’ın kudretini, sanatını ve merhametini sergileyen bir aynadır. İnsan, bu iki kitabın mesajlarını anlayarak, bu hakikatleri hem kendi hayatında yaşamalı hem de başkalarına aktarabilmelidir. Elinizdeki bu mütevazı çalışma, Allah’ın isimlerini ve kainat kitabındaki mesajlarını sade bir dil ve anlaşılır bir üslupla insanlara sunmayı amaçlamaktadır. Düz metinler ve görsel hikayelerle desteklenen bu eser, sıradan her insanın kolaylıkla anlayabileceği bir seviyede yapay zeka vasıtasıyla yazılmıştır. Gayemiz, her bir okuyucunun Allah’ı daha derinden tanıyıp, bu bilinci hayatına yansıtmasına katkı sağlamaktır.

Vaktiyle, yıllar önce Türk illerinde, Uygur ülkelerinde bir (Kutlu Dağ) varmış. Kutlu Dağ, bir kaya yığını imiş. Türk'ün mutluluğunu, beraberliğini başarısını sağlarmış. Kutlu Dağ sağlam, Kutlu Dağ sert, Kutlu Dağ kolay kolay yıkılmazmış.Onu yağmurlar, fırtınalar, kavurucu güneş bile eritip parçalayamazmış. Ama çok evvelleri Kutlu Dağ'a gelmeden önceleri, belki de onbinlerce yıl evvel, insanlar, yalnızlık ve korku içinde yaşarlarmış. Yaşama sevinci ve arzusuyla birlikte geleceğe bir şeyler bırakma isteği de doğmuş insanların içinde. Sığınacak bir varlık, bir inanç aramış o insanlar yıllarca.Selçuklu tarih sahnesinden çekilirken, yeni Kutlu Dağ'ı Söğüt'te bulan Kayı erleri ve bacıları bütün varlıklarıyla bir hedefe kilitlenmişlerdi: İli ve "töreyi yaşatmak... Bu roman "Devlet-i ebed müddet fikrini kuvvetlendiren bir yenilenmeyi, Osman Gazi öncülüğünde verilen mücadeleyi anlatıyor. [ Ötüken Neşriyat ]