Kısaca ekonomik, toplumsal veya siyasi sebeplerle bireyler ile toplulukların
bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir
yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret olarak tanımlayabileceğimiz
göç olgusunun insanlık tarihi ile koşut olduğu herkes tarafından
kabul gören bir gerçektir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda bilim
ve teknolojik gelişmeler, insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar hızlı bir
şekilde devam ederken göç olgusu, küresel bir sorun olma özelliğini
sürdürmektedir. Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların raporlarına
göre günümüzde 250 milyonu aşkın göçmen bulunmakta ve
bu sayı yer geçen yıl biraz daha artmaktadır. Buna göre yüz milyonlarca
kadın, erkek, çocuk güvenlik ihtiyacı, fiziksel veya psikolojik etkilerden
korunma, daha iyi sağlık, eğitim olanaklarına erişme, bir gruba ait olma,
sosyal statü kazanma, insanlar tarafından kabul görme, takdir edilme ve
saygı görme gibi gereksinimlerle doğdukları ülkelerden farklı yerlerde
yaşamlarını sürdürmektedirler.
Göç konusu, üç büyük kıtanın kesişim noktasında yer alan ülkemiz
için de tarih boyunca etkili olan ve toplumsal, ekonomik, siyasi, tarihi,
kültürel sonuçlar doğuran önemli bir olgudur. Bu nedenle ülkemiz tarih
boyunca gerek iç gerekse dış göç açısından büyük çaplı göç hareketlerine
sahne olmuştur.
TÜİK verilerine göre en çok göç alan ve veren iller sıralamasında
ilk sıralarda yer alan Van’ı odağa aldığımız Van’da Göç Hareketleri adlı
çalışmamızda ülkemizin göç gerçeğine bir kez daha dikkat çekilmiştir.
100/2000 YÖK Doktora programı öğrencileri tarafından hazırlanan bu
çalışmada Van’ın göç tarihi, (Osmanlı’dan başlayarak Cumhuriyet’e kadar)
irdelenmiştir. Bu bağlamda çalışmanın “Göç Kavramına Genel Bir
Bakış” isimli giriş bölümünde göçün kavramsal çerçevesinin belirlenmesi
amacıyla göç kavramı açıklanarak göç türleri ve göç teorileri ele
alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümü “Göç, Kent ve Kentleşme”de genel
anlamda, göç hareketlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan, kentleşme
oluşumları tarihsel perspektifte incelenmiş, kırsal kesimdeki feodal yaşam tarzı, köyleşen kent kavramı, şehir-kır arasında yaşanan sosyal
kopuş gibi hususlar tartışılmıştır.
Ermenilerin XIX. Yüzyılın sonlarına doğru başlatmış oldukları isyan
faaliyetlerinde Van vilayetinin yeri ve buradaki Ermeni göçlerinin
irdelendiği “Devlet-i Aliyye’nin Son Dönemlerinde Van Vilayetinde Ermeniler
Ve Tehcir Sorunu” başlıklı bölümde özellikle tehcir meselesi ve
bununla ilgili uygulamalara değinilmiştir. Kaynak olarak başta Başbakanlık
Osmanlı Arşivi olmak üzere, ana kaynaklar, dönemin gazeteleri,
tetkik eserler ve makalelerden faydalanılmıştır. “Birinci Dünya Savaşı
Sırasında Van’dan Göç Eden Müslüman Mülteciler ve Yapılan Yardımlar”
isimli sonraki çalışmada öncelikle Müslümanların göç etmesine
zemin hazırlayan Ermeni-Rus işbirliği, özellikle Rus işgaliyle başlayan
Müslüman halkın göç şartları, göç esnasında ve sonrasında devletin bu
konuda nasıl bir yol izlediği incelenmiştir. “Siirtlilerin Van’a Göçü (Anılar
ve Katkılar)” başlıklı çalışmada ise Van’a Siirt’ten yapılan göçlerin,
neden yapıldığına, ne şartlarda yapıldığına, göç esnasında ne gibi sıkıntılarla
karşılaştıklarına, göç ettikten sonra göçmenlerin Van’da yaşadıkları
sıkıntılara, uyum süreçlerine ve Van’a yapılan katkılara değinilmiştir.
“Van’da Kırgız Göçü Ulupamir Köyü” isimli son bölümde ise 1950’de
Kırgızistan’dan Afganistan’ın Pamir bölgesine, Afganistan’da başlayan iç
savaş nedeniyle de oradan (1983) Van’ın Erciş ilçesinin Altındere harasına
yerleşen Kırgızlar’ın göç serüveni ele alınmıştır.
Ortaya konan çalışmalarda, dağınık bir şekilde bulunan bilgilerin
derlenip toparlanarak bir bütün haline getirilmesine dönük azami çaba
sarf edilmiştir. Konular neden-sonuç ilişkisi içerisinde, yer ve zaman
esasları göz önünde bulundurularak ele alınmış olup elde edilen bulgu
ve belgelerle desteklenmiştir. Ayrıca tarih çalışmalarının temel prensipleri
olan tarama, tasnif, tahlil, tenkit, terkip aşamalarına da olabildiğince
riayet edilmiştir. Bu yapılırken de göç tanıklarının ya da ikinci nesil göçmenlerin
hafızalarında canlı kalan göç anıları sözlü tarih yöntemiyle ortaya
konulmuştur. Çalışmanın bilimsel yönünü kuvvetlendirmek için de
elde edilen bulguların mümkün olduğu kadarıyla ‘resmi verilerin süzgecinden
geçirmesi ilkesine’ bağlı kalınmıştır. Bunun için Başbakanlık
Osmanlı Arşivi (BOA), Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), TBMM
Zabıt Cerideleri gibi resmi kaynaklardan da istifade edilmiştir. Bunun yanında bütün çalışmalar konunun uzmanı olan hakemlerin değerlendirilmesinden geçilmiştir. Bu bağlamda Prof. Dr. Zeki Taştan, Prof. Dr.
Metin Ayışığı, Doç. Dr. Cavid Qasımov, Doç. Dr. Abdülaziz Kardaş,
Doç. Dr. Ömer Obuz ve Dr. Öğrt. Üyesi Ercüment Topuz’a teşekkür
ederiz. Bu çalışmanın alanına katkı sunmasını dileriz.